18 Ağustos 2025

Küf (1. Bölüm)











Arnold! Arnold! Yakala şu salağı,” diye bağırdı Wilhelm koridorun ortasında. Sesi koridor duvarında yankılandı. Nefes nefese kalmış bir durumdaydı ancak hala koşmaya devam ediyordu.

Arnold!”

Arnold bu sırada, iki gün önce son derste öğretmenlerinin gösterdiği oldukça karmaşık bir origami yapıtını kendi başına yapmaya çalışıyordu. Yaptığı ilk uçak çok dengeli bir şekilde uçamadığından istenilen rotayı takip edemeyip açık camdan dışarı çıkmış ve döne döne aşağı inerken feci bir çarpışmayla burnunu yamultmuştu. Sonrasında da yetimhane binasının duvarına sürtünerek dimdik yere çakılmıştı. Aynı felaket senaryosu tekrar yaşanmasın diye Arnold bu sefer tedbirini alacaktı. Uçak yere çakılana kadar aşağıya baktıktan sonra sinirli bir şekilde pencereyi kapatıp masasının başına geçti. Defterinden kâğıt koparırken takındığı dikkatli tavır gösteriyordu ki yeni uçağı gerçek bir başyapıt olacaktı. Daha kâğıdı ortasından ikiye katlamıştı ki bir anda gözlerini duvara dikip dikkat kesildi. En ufak bir çıtırtıyı bile kaçırmamak için yuvasından kafasını çıkarmış bir kemirgen gibi hareketsiz duruyordu. Hareket eden tek şey, uçağının kusursuz olması için kâğıdın kat yerinin üzerinde kayan parmağıydı. Boğuk bir ses duydu. Sanki birisi ona sesleniyordu. Aynı zamanda koridorda bir hengamenin alameti olan sesler duymaya başladı. Henüz yapım aşamasında olan uçağını defterinin arasına koyup kalktı ve kapıya yöneldi.

Wilhelm tekrar bağırdı, “Arnold! Çıksana dışarı, aptal.” Daha sözünü tamamlamadan Arnold’ın odanın kapısını açıp dışarı çıkmasıyla düşünmeden yapılmış ani bir hamleyle Ricky’yi kolundan yakalaması bir oldu. Elinde tuttuğu küçük yaratığa bakıp Wilhelm’in bu zavallıyla ne alıp veremediği olabileceğini düşünse de aklına mantıklı bir sebep gelmedi. Ricky cılız ve sessiz bir çocuktu. Diğer çocuklarla çok konuşmadığı gibi daha önce hiç kimseyle bir husumeti de olmamıştı. Arnold onu şöyle bir süzdü: terden saçı başı dağılmış ve muhtemelen başka giyeceği olmadığı için aylardır üzerinden çıkarmadığı tişörtünün yakası da omzuna kadar sökülmüştü. Bunların bir kavganın eseri olduğunu hemen anladı. Ancak fiziksel koşulların tek tarafı desteklediği kavga başlayamadan Ricky, Wilhelm’in elinden kurtulduğu için yorucu ve Arnold’un kollarında son bulacak olan bir kovalamaca başlamıştı. Ricky oldukça korkmuş ve ağlamaklı bir şekilde Arnold’un gözlerine bakıyordu. Bakışlarının bir kedi gibi masum oluşu Arnold’un yelkenleri suya indirmesine yetmişti. Ne var ki, Wilhelm’in gazabına uğramamak için yine de Ricky’nin kolunu sımsıkı tutmaya devam etti.

Şimdi yakaladım seni, aptal velet,” dedi Wilhelm.

Neler oluyor, Wilhelm?”

Neler olduğunu görmüyor musun? Bu sünepe benden kaçıyordu,” diye açıkladıktan sonra Ricky’nin kafasına bir şaplak attı.

Ricky, birilerinin onları duyup, onu bu zorbaların elinden kurtarması için son yediği darbeye göre fazlaca abartılı olan bir çığlık attı. Fakat, bütün çocuklar ve öğretmenler havanın güzelliğini fırsat bilip bahçeye çıktığı için feryadını duyan olmadı. Hafta sonları yurtta sadece iki öğretmen bulunuyordu. Wilhelm’a karşı durabilecek bir çocuk da yurda henüz ayak basmamıştı. Felton yurdu, daha doğrusu yetimhanesi Felton İlkokulunun bahçesine uzun yıllar önce yapılmıştı. Şehirdeki yetim ve evsiz çocuklar burada toplanmış aynı zamanda da eğitim görme fırsatı verilmişti. Çocuklara, yaptıkları işe göre abartılı sayılabilecek bir ücret karşılığında öğretmenler bakıcılık yapıyordu.

Ricky tek çaresinin kaçmak olduğunu bildiğinden pek de açık etmeme gayretiyle Arnold’un parmaklarını ayırıp kolunu kurtarmaya çalışıyordu. Kurtulabilse yiyeceği sopayı bir süre daha erteleyebilir, hatta öğretmenlere ulaşabilirse tamamen paçayı yırtabilirdi de. Ne var ki Arnold Ricky’nin neredeyse üç katı olduğundan, parmakları Ricky’nin kolunu bir kelepçe gibi kavramıştı.

Arnold, Wilhelm’in açıklamasını yetersiz bulmuş olacak ki “Senden kaçtığını görüyorum, ne yaptı sana,” diye sorusunu yineledi.

Bu gammaz beni müdüre şikâyet edecekmiş. Hem de ne için biliyor musun?”

Nedenmiş,” diye gözlerini büyüterek yeni bir soruyla karşılık verdi Arnold. Bu yurtta bir çocuk olsun ki – komik bir şekilde bu çocuk yurdun en çelimsiz çocuğu olan Ricky’di – Wilhelm’i müdüre şikâyet etsin. Arnold Ricky’nin kayışı koparmış olduğunu düşünmeye başladı.

Kendisi söylesin,” deyip Ricky’nin kafasına yeni bir şaplak daha kondurdu Wilhelm.

Ricky, sinmiş bir tavırla konuşmayı reddetti. Şimdi de Arnold’un parmaklarını açma ihtimali olmadığı için, kafasına alacağı yeni bir darbeyi savuşturmayı ümit ederek eliyle başını koruyordu.

Konuşsana, korkak sünepe” diye sinirli bir şekilde fısıldadı Wilhelm. Saldırmaya hazırlanan bir köpek gibi dişlerini çıkarmış Ricky’nin yüzüne hırlıyordu adeta.

Bu sözün ardından Ricky gaza gelip “Sen bir hırsızsın”, diye aynı şekilde Wilhelm’in yüzüne fısıldadı. “Her gece mutfaktan ekmek ve süt çaldığını biliyorum ve gidip bunu müdüre anlatacağım.”

Wilhelm sinirden deliye dönmüştü. Ne de olsa böyle bir şeyin müdürün kulağına gitmesi hiç hoş olmazdı. Arnold ortaya atılan iddiayı tam olarak algılayamamış gibi tamamen tepkisizdi. Beyni böylesine karmaşık bir bilgiyi işlemekte fazlasıyla basit kalmıştı. Yavaş yavaş anlamaya başladığındaysa yüzüne bir şaşkınlık ifadesi yerleşti. Arkadaşından böyle bir şey beklemediği kesindi. Şu Ricky’de ne iftiracı bir veletmiş diye geçirdi aklından. Ricky’nin kolunu daha da sıkarak “yalancı piç, Wilhelm öyle bir şey yapmaz” diye Ricky’ye yüklenmeye başladı.

Değil mi, Wilhelm?” diye sordu. Wilhelm kafasını kaldırdı ve göz göze geldiler. Aslına bakılırsa hiç de masum bir hali yoktu.

Yalan değil,” dedi Ricky, “her gece mutfaktan ekmek ve süt aşırıyor bu hırsız.”

Wilhelm suçunu kabul eder bir tavırla, “geceleri açlıktan karnım gurulduyor, Arnold. Sen de duymuşsundur belki. Hem sen de biliyorsun, bu şerefsizler çok az yemek veriyorlar. Hep yakınırsın az yemek vermelerinden.”

Wilhelm, Arnold’un bu kadarla ikna olacağını bildiği için devamını getirmedi. Daha fazla konuşursa, üste çıkmaya çalıştığını anlayıp onunla bir daha konuşmayacağından çekinerek lafı uzatmadan masum bir tavra büründü.

Arnold, Wilhelm’i şaşırtmamıştı. “Evet evet, çok az yemek veriyor bu cimri herifler sanki ceplerinden ödüyorlar,” dedi. “Bir de geceleri karnının guruldadığını duyuyorum gerçekten,” diye de ekledi. Oysaki duyduğu şey, binanın bodrum katında bulunan ve sadece geceleri çalıştırılan havalandırma motoruydu. Hiç düşünmeden bu sesi Wilhelm’ın boş kalmış midesiyle bağdaştırınca aklında hiç şüphe kalmadı. Sonuçta, bir insanın karnı tekdüze bir şekilde sabaha kadar guruldayamaz diye bir şey yoktu.

Seni de söyleyeceğim öyleyse müdüre,” diye Arnold’a döndü Ricky. Davası için canını ortaya koymuş gerçek bir kamikaze gibiydi. Arnold, Wilhelm kadar soğukkanlı kalamadı ve korkudan gözleri büyüdü. Dudakları titremeye başladı. Suçsuz yere bu genç yaşında hayatının kararması fikri her yanını sarmıştı. “Bir İdam Mahkumunun Son Günü”nü bizzat yaşıyordu. Sanki gardiyanlar birazdan gelip onu götürecekler ve koca kafasını bedeninden ayıracaklardı. Dışarıda celladın o korkunç maskesini giydiğini görür gibiydi. Ricky biraz daha üstüne gelse kesinlikle ağlardı. Bunun olmasına fırsat vermeden Wilhelm hemen söze girdi:

Bu sünepenin iyi bir derse ihtiyacı var.”

Ricky kafasını koruduğu için bu sefer şaplak ensesine indi. “

Arnold, sen kollarını tut. Ben de bacaklarını tutacağım.”

Arnold müdüre şikâyet edilme korkusundan dolayı o an her şeyi yapabilirdi. Bunu hayatını kurtarmak için yaptığını biliyordu. Wilhelm’in dediği gibi Ricky’nin kollarını tuttu. Ricky çırpınsa da bu çam yarmasından kurtulamayacağını biliyordu. Ardından Wilhelm da ayaklarından tutup kaldırdı.

Gel şimdi,” dedi Wilhelm.

Hafif bir torba taşıyormuş gibi rahat bir şekilde yürümeye başladılar. Ricky ise başına ne geleceği konusunda en ufak bir fikri olmadığından korkuyla çığlık atıyor, bir yandan da ağlayarak onu bırakmalarını söylüyordu. Wilhelm, kafasıyla koridorun sonundaki merdiveni işaret etti. Arnold, verilen bu emri hemen anlamıştı.

Merdivene geldiklerinde “Dur!” emri verildi. İkisi merdivenin bir başında duruyor, ellerinden ve ayaklarından asılı halde duran Ricky ise merdivenden aşağı atılacağını düşünerek ağlamaya devam ediyordu. Wilhelm başını ‘hadi’ dercesine salladıktan sonra yavaşça, hafif yüklerini sallamaya başladılar. Ricky merdivenin üzerinde başıboş bir salıncak gibi yükselip alçalıyordu. Artık ağlaması hıçkırıklara karışmıştı.

Tekrar söyle bakayım, ne anlatacakmışsın müdüre,” diye bağırdı Wilhelm.

Ricky hıçkırıklarının arasından “sizin hırsız olduğunuzu”, diye yanıt verdi.

Wilhelm daha da sinirlendi ve Ricky’yi daha hızlı sallaması için Arnold’a bir kafa işareti daha yaptı. Ricky adeta uçuyordu ve korkudan midesi bulanmaya başlamıştı. Onurlu direnişini çok fazla sürdüremeyeceğini o da biliyordu.

Wilhelm tekrar sordu. “Duyamadım, ne anlatacaksın?”

Bırakın beni, lütfen. Hiçbir şey söylemeyeceğim,” diye feryat etti Ricky. Tek istediği bu güvensiz salıncaktan kurtulmaktı.

Sana inanmıyorum,” diye yanıtladı Wilhelm. “Yemin et!”

Hiç görmediğim annemin üzerine yemin ederim ki müdüre hiçbir şey söylemeyeceğim.”

Uzun süredir ve hızlı bir şekilde onu salladıkları için Wilhelm ve Arnold’un hem elleri terlemiş hem de parmaklarında artık güç kalmamıştı. Ancak Wilhelm hala emin olamıyor ve Ricky’yi bırakmayı reddediyordu.

Bana ne senin görmediğin annenden, bildiğim bir şey üzerine yemin et,” diye üsteledi Wilhelm.

Bunu söyler söylemez Ricky’nin ayakları ellerinden kaydı. Arnold’un terli parmakları da bir anda artan yüke tepki veremediğinden, o da Ricky’nin ellerini kaçırdı. İki arkadaş da o an olan şeyi anlamakta zorlandı. Ricky ellerinden kayıp merdivenin en üst basamağına çarparak aşağı yuvarlanmaya başlamıştı. Sanki önlerinde ağır çekim bir film oynuyordu.

Bir çocuk diğer ikisi tarafından ellerinden ve ayaklarından tutulmak kaydıyla merdivenin tepesinde sallanıyor. Koridor tarafında yükseldikten sonra yine büyük bir hızla yere doğru iniyorken onu tutan iki çocuğun ellerinden kurtuluyor ve mancınıktan çıkan bir cephane gibi fırlıyor. En üst basamağa çarpıp bu sefer dışarıdan yardım almadan uçuşa geçiyor. İkinci ve üçüncü basamağı es geçerek dördüncü basamağa sert bir iniş gerçekleştiriyor. Kazandığı ivmeyle dingilden kopmuş bir tekerlek gibi yuvarlanıyor ve saniyeler süren yirmi altı basamaklı merdiven gösterisini tamamlıyor.”

Wilhelm ve Arnold donmuş gözlerle aşağıya bakıyorlardı. İkisinin de aynı görüntüye bakarak farklı dünyalarda farklı şeyler gördükleri kesindi. Ancak zihinsel seyahatleri çok uzun sürmedi. Ricky’nin acı çığlığıyla ikisi de irkildi ve gerçek dünyaya geri döndüler. Ricky yerde yatıyor ve bir yandan kolunu tutup bir yandan da çok büyük bir acı çektiğini belli edecek bir biçimde ağlıyordu.

N’oluyor yukarıda,” diye birisi bağırdı aşağıdan. Kart bir sesti ve öğretmenlerden birisinin sesine benzemiyordu. Hafta sonları bodrum kattaki odasından çıkmayan yurt hademesi olmalıydı. Soruyu duyar duymaz Wilhelm ve Arnold önce birbirlerine baktılar ve hiç tereddüt etmeden Arnold’un Ricky’yi yakalamak üzere çıktığı odalarına kaçıp kapıyı kapattılar.

İkisi de odanın kapısına sırtlarını yaslamış, göğüsleri hızlıca inip kalkarken birbirlerine bakıyorlardı. Wilhelm kulağını kapıya yapıştırıp dikkat kesildi. Arnold da arkadaşına uyup aynı şekilde dışarıda olup biteni dinlemeye koyuldu. Hademe koşarak yukarı çıkmış olacak ki Ricky’nin çığlığı çok uzun sürmedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder